Avrupa Birliği’ndeki 12 Yıldızın Sırrı
Simgeler ve onların ardında saklanan mesajlar her zaman önemlidir. Hatta dinî
simgeler hemen her kompozisyonu daha heyecanlı bir bilmece hâline getirir. Ama
simgeler ile uğraşmak ve bir yerden sonra yorumlamaktaki zorluklar, bâzen onu
yorumu yapanın bâzen de yaptığı yorumun inandırıcılığını olumsuz etkiler.
Acaba AB bayrağında da benzer simgeler gizlenmiş olabilir mi? Veya orta yerde
olan simgelerin bir mesajı var mıdır? Bütün bayrakların anlattığı değerler
olduğuna göre, pekâla mümkün. Üstelik AB Komisyonu eski Başkanı Romano Prodi’nin
Belçika Başkanı Guy Verhofstadt, yazar Umberto Eco, Swatch’ın mucidi Nicolas
Hayek ve Gerard Mortier’le “AB için yeni bir bayrak” tasarımı konusunda
2001’de görüşmesine rağmen, bundan vazgeçtiğine göre.
Alman Spiegel Dergisi ve İngiliz gazeteleri The Guardian ve The Independent de
böyle bir girişim olduğu, ama sonuçlanmadığı yönünde haberler verdiler.Hatta
Hollandalı ünlü mimar Rem Koolhaas, bütün AB üyelerinin bayraklarının birbirine
bitiştirilmesinden oluşan bir tasarım önermişti. Koolhaas’a göre mesaj
“birlik ve farklılık” olmalıydı.
Ama belki de olmamalıydı. Çünkü AB bayrağının değişimi rafa kalktı. Aynı
semboller hâlen veya aynen yürürlükte. Bu noktadan sonra “yorum” yapmak
yerine, “bu konuyu bildiğini savunanların” yazdıklarını aktarmakta fayda var.
“Gökyüzünde büyük bir simge göründü; Bir kadın ve kucağında çocuğu güneşle
giyinmişti. Ay, onların ayağının altındaydı ve tepelerinde on iki yıldızdan bir
taç vardı” ve “bu yüzden AB bayrağında mavi fon üzerinde on iki yıldız
olmalıydı”.
Bu ifâde herhangi bir “komplo teorisyenine” ait değil. Bu satırlar bir
bilim-kurgu romanından da alınmadı. Bu cümleler 26 Şubat 1998’de Alman Die Welt
Gazetesi’nde Tohmas Pinzka imzasıyla Yohannes’in vahyine atfen yayınlandı.
Pinzka şunları da yazdı;
“Bir süredir kamu binalarında Alman bayrağının yanında Avrupa bayrağı da
asılı. Lâcivert arka plan üzerinde on iki altın yıldız. On iki yıldızın ne
olduğunu sorduğunuzda birbiri ile çelişen cevâplarla karşılaşıyorsunuz.
Çoğu kimsenin verecek bir cevâbı yok. Bazıları AB’nin bir zamanlar 12 üyesi
olduğunu hatırlıyorlar ve cevâp olarak bunu söylüyorlar. Ama bu yanlış bir cevâp.
Bayrağın hikâyesi İkinci Dünya Savaşı yıllarına gidiyor. Belçikalı Yahudi Paul
Levi Yahudilerin Gestapo tarafından trenlerle bilinmeyene götürülmelerini
izlerdi. Savaşın ve nasyonal sosyalistlerin sonunu görebilirse, her şey
bittiğinde Katolik olmaya karar verdi.
5 Mayıs 1949’da Londra’da Avrupa Konseyi kuruldu ve Levi kültür bölümünün başına
geldi. Altı yıl sonra, 1955’te temsilciler ortak bir bayrak üzerine
tartışıyorlardı. Çeşitli öneriler vardı. İskandinav bayraklarının model
alınması, üzerindeki haçtan dolayı sosyalistler tarafından reddediliyordu.
Sosyalistlere göre böyle bir bayrak çok fazla ideolojik ve “çok Hıristiyan”
olurdu.
Birgün Levi yürüyüş yaparken Hz. Meryem’in bir heykelinin önünden geçiyordu.
Heykelin tepesindeki yıldız tacı güneşte, mavi gökyüzünün altında parlıyordu.
Levi hemen sonrasında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Venedikli Hıristiyan
Demokrat Kont Benvenuti’yi aradı ve ona Avrupa Bayrağı için lâcivert fon ve
halka hâlinde on iki altın yıldız düşündüğünü söyledi. Kont Benvenuti bu
fikirden etkilendi. Kısa bir süre sonra bu teklif genel kabûle ulaştı. Böylece o
günden bugüne kadar bütün AB ülkeleri Hz. Meryem’in altın tacının gösterildiği
bayrağa sahip oldular.”
Aynı yazıya göre; Bundan başka taç, “zaferi” ve “kadının
yenilmezliğini” anlatıyor.
Katolik inancında uzun süre “kadın” ve “Hz. Meryem” aynı
olarak değerlendirilse de, burada söz konusu olan “kadın”, “Hz.
Meryem” değil. Buradaki “kadın”, Mesih doğuracağı için “Yeşu”
olabilir.
“On iki” sayısı ise eski Mısır’da yer altına açılan kapıların sayısı.
Yunan mitolojisinde ise “Herakles’in tamamlaması gereken görevlerin sayısı”.
Romalılar da hukuku “on iki tablete” yazmışlardı. Bundan başka Hz.
İsa’nın “on iki havarisi” vardı. “On iki” aynı zamanda
“Yahudilerin on iki kabilesini” anlatıyor.
Ayrıca “Tanrının halkının evi” olan Kudüs’ün on iki kapısı ve her
kapısının üzerine birer meleği var. Kapıların her birinin üzerinde İsrail
kabilesinin oğullarının adı yazılı. Şehrin surlarının on iki temel taşı var. Bu
taşların üzerinde de havarilerin adları yazılı.
Aynı çerçevede “on iki”, “dört” ve “üç”ten oluşuyor.
Burada “üç”; Tanrı, oğul ve kutsal ruh. “Dört” ise; gökyüzünün
dört yönü; Kuzey, Güney, Doğu, Batı.
Yinelemekte fayda olabilir; Yukarıdaki değerlendirme Almanya’nın önemli
gazetelerinden ve AB’nin destekçisi olarak kabûl gören Die Welt Gazetesi’nde
yayınladı.
Devâm edelim;
Avrupa’nın bütünleşmesi fikri, yazar ve siyâsetçi Richard Nikolaus Coudenhove-Kalergi’ye
(1894-1972) kadar uzanır. 1923’te Viyana’da yayınladığı “Pan Avrupa Birliği”
kitabı, yazarın bu konudaki fikirlerini aktarır. Richard Nikolaus Coudenhove-Kalergi,
kitabında “Pan Avrupa’nın ambleminde olması gerekenler” hakkında şunu
söyler;
“Hareketin sembolü altın bir güneş üzerinde kırmızı bir haç olmalıdır.
Apollo’nun güneşi üzerinde İsa’nın haçı. Uluslarüstü insancıllık ve
aydınlanmanın parlayan ruhu, aynı zamanda berrak barışın tarifi, açık mavi ile
yer almalıdır.”
Kimi yazarlar, Coudenhove-Kalergi’nin annesinin Japon olması nedeniyle, Japon
kültüründeki güneş imgeleminin bilinçle veya bilinçsiz etkisinde kaldığını
savunurlar.
Bu arada beyaz daire üzerinde kırmızı haçın haçlı seferlerinin de sembolü
olduğunu hatırlamakta fayda var. Kezâ aynı sembolde haçın gamalı olması
durumunda, ortaya “nasyonal sosyalistlerin” simgesinin çıktığı da ortada.
Bugün ”Avrupa’nın barışta ve özgürlükte birliğinin yorulmayan öncü
savaşçısı” sayılan Coudenhove-Kalergi, 1 Mayıs 1924’te “Avrupa
Manifestosunu” deklare etmişti. Manifestodan naklen, güneş
“aydınlanmayı” ve kırmızı haç "uluslararası insanlığı” sembolize
ediyor.
Avrupa’nın bütünleşmesi fikrinden çıkan bu simgenin tasarımcısı gibi Avusturyalı
olan Otto Habsburg ve Karl Habsburg da aynı amblemi alıp, üzerinde İsa’nın
kırmızı haçı olan sarı Apollo güneşinin çevresine “Hz. Meryem’in on iki
yıldızdan oluşan tacını” ekledi ve fonunun rengini açık maviden lâciverte
çevirdi.
Avrupa Konseyi’nde sosyalistlerin Avrupa bayrağındaki amblemde haç olmamasında
ısrar ettiğini düşününce, galiba sadece ortadaki motifi çıkarmak yeterli olmuş.
Gerçi dileyen hâlen on iki yıldızın, on iki üyeden, on iki burçtan ve on iki
aydan kaynaklandığına, daire formunun bütünlük ve birlik anlamına geldiğine ve
on iki sayısının tekamül etme manası taşıdığına inanabilir. Çünkü AB
yetkililerinin bu yönde çok sayıda açıklaması oldu.
Ama bayrağın 8 Aralık’ta –ki bu Hz. Meryem ile ilgili önemli bir gündür- kabûl
edilmesi ve “Hz. Meryem’in Avrupa’yı koruması”, hatta “Avrupa’nın
Hz. Meryem ile özdeşleşmesi” gibi çeşitli fikirlerin varlığı, bunu
inandırıcılıktan uzaklaştırıyor.
Bu arada kerameti kendinden menkul “Müslümanlar’a Cevaplar” (antwortenanmuslime.com)
adlı sitede, “AB Bayrağındaki 12 yıldız ne sembolize etmektedir.”
sorusunun altında şu ifâdeler yer alıyor;
“ABD bayrağının aksine AB bayrağındaki yıldızlar üye ülkeleri anlatmaz.
Onlar mistik açından tekâmül manasına gelir. Avrupa İçin Anayasa Sözleşmesi’nin
4. Bölümünde on iki yıldız, İsrail’in on iki kabilesi, on iki havari, on iki ay,
saatteki on iki saat ile irtibatlandırılır.
… Taçtaki on iki yıldız, Avrupa halklarını sembolize eder ve onların
Yahudi-Hıristiyan geleneğinden geldiğini gösterir. İsrail’in on iki kabilesi
vardı, İsa’yı on iki havari takip etti, Kudüs’ün on iki kapısı vardı.
… On iki yıldızın taç şeklinde dizilmesi Mesih’in doğumunu, Tanrının halkını
ve tarihin yeni başlangıcını anlatır. Bayrak kutsiyetin ve seçilmişliğin vaadini
belirtir.”
Avrupa İçin Anayasa Sözleşmesi (Avrupa Konvansiyonu’nun Valery Giscard
d’Estaing’in önderliğindeki çalışmaları ile hazırlandı. Yaz 2003’te tamamlandı.
Yaz 2004’e kadar üzerinde çalışıldı. 29 Ekim 2004’te Roma’da törenle imzalandı
ve hâlen üye ülkelerin onayını bekliyor) aslında bu derecede doğrudan
irtibatlandırmıyor. Ama “kültürel, dinî ve insanî mirasından esinlenerek” diyor
ve ekliyor “Birlik, kiliseler ile birlikte üye ülkelerdeki dinî kurumlar ya
da toplulukların ulusal hukuk altındaki statülerine saygı duyar ve önyargı
göstermez”.
Yani “sivil görünmeyen” ve Kilisenin sesi konumundaki “Müslümana
Cevaplar” doğru söylüyor.Enteresan değil, ama bilmekte fayda var; Alman
Katolik Kilisesi de aynısını yineliyor.
Acaba AB neden hâlâ bayrağını aylarla burçlarla izah ediyor ve bayrak hakkındaki
yorumlara cevâp vermiyor?
Acaba AB gerçekten de “Hristiyan Kulübü” olmaya bilir mi?
Acaba on iki yıldız ile “tekamül” ettiğini, tamama erdiğini söyleyen AB
Türkiye’yi almaya niyetli mi?
Bir dönemin Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox, TBMM’de yaptığı konuşmada,
AB’nin Hıristiyan Kulübü olmadığını ve Türkiye’yi alacağını söyledi. Aynı
ziyaret sırasında bir gazetecinin bayrak ile ilgili sorusuna işe şu cevabı
verdi;
"Yıldız sayısı artacak mı? Hayır, 12 rakamını koruyacağız. Bugün bile AB
üyesi devlet sayısı 15. Semboller önemlidir. Mavi fon kuzey gökyüzünü ifade
ediyor.Yıldız sizin literatürünüzde ve İrlanda literatüründe yıldızlar hayal
kurmayı ifade eder, daire uyumu ve birliği simgeler. 12 sayısı günün saatini ve
yılın aylarını sembolize eder. Dolayısıyla birlik içinde sürekli olarak ileriye
doğru hareket. Tıpkı Türkiye’nin dönen dervişleri gibi. Sürekli olarak doğruyu
aramanın peşinde. Yıldızlar birbirine değmiyor. Bağımsız. Dolayısıyla bu
dairemiz açık. Bizim değerlerimizi gerçekten benimseyenlere açık. Bayrağımızın
sembolü bu. 50 yıl önce Strazburg da bu bayrak kabul edilmişti." dedi.
Cox, o zaman bu dairenin tam ortasına haç işareti konulması konusunda görüşler
olduğunu ifade etti ve "AB Konseyi buna ‘hayır’ dedi. Herhangi bir bölücülük
olamaz. Bu da size açık seçik mesajdır." dedi.
Denebilir ki, Türk Bayrağında da ayyıldız var. Hatta hilâl İslâm’da büyük öneme
sahip. AB’nin bayrağında da onlar açısından önemli değerlerin simgeleri olamaz
mı?
Elbette olabilir. Olduğu da görülüyor. Ama arada iki fark var. Birincisi Türkiye
bayrağındaki simge ne ise, ne olduğunu da bütün çıplaklığı ile söylüyor.
İkincisi AB bir ülke değil, “uluslarüstü sistematik” olduğu ve evrensel
değerlerin himayesi gibi iddiaları olduğu için, etik bir tutum değil.
Türkiye’nin üyeliği ile ne olur bilinmez. Belki on iki yıldızlı taç aynı kalır,
belki bir yıldız daha eklerler, belki de bir hilâl. Belli olmaz. Güne bağlı.
Ama her durumda 25 üyenin on iki yıldız olduğu yerde, gerçekten Türkiye “tek
yıldız”.
Kaynak: www.diplomatikgozlem.com/haber_oku.asp?id=2485
İLGİLİ YAZILAR
1592total visits,1visits today